a

Latest Posts:

Sorry, no posts matched your criteria.

Follow Us:

Yukarı Çık

Bugün güzel bir gün… Dışarı çıkıyoruz!

Bugün güzel bir gün… Dışarı çıkıyoruz!

 

Bugün, 12 Nisan 2020!

Efsane bir gün yaşıyoruz İstanbul’da!

Horoz sesi geliyor mahallenin arkalarından, kargalar , kuşlar ötüyor.

Güneş pırıl pırıl evden içeri süzülüyor.

Ama evdeyiz, evde kalmak zorundayız!

Bu güzel güne sabah erkenden kalkıyorum ve korona karantinasının bittiğini ve dışarı çıktığımızı hayal ediyorum…

Pazar sabahı, vakti olanları bu hayal yolculuğuna beklerim:)

Başlıyoruz…

Karantina bitti, dışarı çıkıyoruz!

Evde büyük heyecan var.

Dışarı çıkıyoruz!

 

Kandilli’deki evden çıktım, yanımda Hayal ve Aslı var.

Onlar hemen parka koşarak gittiler.

Benim aklımda çok daha fazlası varJ

 

Güneşli bir gün. Belki Mayıs, belki Haziran, belki de Temmuz.

Apar topar çıkıyoruz evden. Çünkü duyuru yapılmış, Korona bitmiş, çıkın denmiş.

Hemen çiçekli gömleklerimden birini giyiyorum, altıma da klasik kırmızı şortumu.  Küçük bir sırt çantam var, içine cüzdan, şarj aleti, su ne varsa koyup hemen sokağa atıyorum kendimi!

Nasıl koşuyoruz belli değil, önce komşularımıza sarılıyoruz.

Çocuklar birbirine sarılıyor.

Parkta buluşuyoruz.

Hayal Güneş’e, Güneş Hayat’a, Hayat Emir’e, Emir de Ayaz’a sarılıyor.

En çok da çocuklar seviniyor bu salgının bittiğine!

Ben, Aslı’dan izin istiyorum.

Çünkü, cidden evde kalan bir erkek olarak onun sorumluğu çoktu , çok da çatışmamız oldu. Hep dediğim gibi, bu korona günlerinde “ Hanımcılık” 🙂 kazandı, ailemiz kazandı. O tamamen ayrı bir başlığın konusu.

İzni alıyorum ve siteden çıkıyorum.

 

Önce Kandilli sahile koşuyorum, iskelemiz sapasağlam, aynı haliyle ayakta. Seferler olmayınca yorgunluğunu atmış, bol bol manzaraya baktım siz yokken der gibi selamlıyorum.

Boğaza atladığımız yerden Bebek’e bakıyorum. Yalılar, Boğaz’ın tepelerindeki evler yerli yerinde, eski ruha dönen bir enerji var, seviyorum…

Varlık benden önce koşmuş iskeleye, balıkları öpüştürüyor 🙂 ( Bu fotoyu çok sevdiğim için ekledim, yoksa benden önce gelme imkanı yok Varlık’ın:) Bizim mahalleyi anlatan güzel resimlerden biri) 

 

 

Özlemişim…

Dolmuşlar henüz başlamamış. Ama otobüse biniyorum.

Otobüsle Üsküdar’a gidiyorum.

 

O 20 dakika yolculukta benden başkası yok.

Korkuyor insanlar dışarı çıkmaya.

Çıkın diye haykırasım geliyor ama daha ilk gün alışmaları lazım. Alışmaktan öte, bunu kabul etmek kolay olmayacak bu kadar yaşanandan sonra. 

 

Güzeller güzeli Üsküdar…

Üsküdar’a geliyorum. Öğle ezanı okunuyor, işte diyorum hayat normale dönmüş.

O ezanı okuyanlara ve tüm sağlık çalışanlarına şükranlarımı sunuyorum.

Sadece sağlık çalışanları değil, bize 3 ay boyunca evdeyken yiyecek, içecek getiren tüm kargo personeline, çöplerimizi toplayan site görevlilerine, sokaklarda büyük bir özveriyle hizmet eden herkese çok teşekkür ediyorum.

 

Üsküdar’da ilk vapurlar çalışıyor. Biniyorum ilkine. Herkes çok heyecanlı ilk olduğu için.

Aylardır, boğazı televizyonda, bilgisayarda, telefonda, suyu bardakta gördü insanlar!

 

Boğaz masmavi , martılar ciyak ciyak beni karşılıyor.

Bluetooth kulaklığı ve aklımdaki müziği de vapura sakladığım için hemen bu özel görüntüye “ Güzel günler göreceğiz çocuklar” şarkısını patlatıyorum. ( tam da bu anda siz de açabilirsiniz, ben yazarken dinliyorum ) Boğaz’dan dünyalara, bugünden itibaren gelecek güzel günlere götürüyor beni!

Bir yandan aylardır görmediğim boğaza, bir yandan da telefona başımı eğip sosyal medyadan boğazdan ya

ptığım paylaşımlara yapılan yorumlara bakıyorum. İnsanlar kıpır kıpır! 

O vapur nasıl gidiyor bilemezsiniz, dalgaları yara yara Beşiktaş’a ilerliyor.

Beşiktaş’ta durum nedir bilgim yok.

İskelede inmeye hazırlanıyorum. Orada da bu aylar süren eve kapanma nedeniyle bekleyenler var. Nasıl bir heyecan var , kelimelere sığdırmak zor. İnsanların gözleri pırıl pırıl, güneşin de etkisiyle enerjileri yerinde.

 

Onlar da bir an önce motor yanaşsa da Boğaz’a açılalım, karşıya geçelim diye bekliyorlar

İniyorum iskeleden. Sanki bu iskeleye gelmeyeli 10 yıl olmuş gibi bakıyorum etrafa.

 

Her yer insan dolu. O her tarafta dolaşan insanlar bana o kadar heyecan veriyor ki, çok ama çoook enerjim artıyor.

Sarı minibüsler çalışıyor. Atlıyorum bir tanesine.

Sohbete başlıyoruz;

  • nasıl geçti günler ?
  • Vallaha abi, biz sanırım başta ciddiye almadık, ben bu kadar korkmuyordum. Hatta evde de isyanlardaydım. Ama hep beraber yaşadık gördük, çok iyi zamanlar değildi.
  • Kayıp var mı tanıdık ?
  • Var abi. Biz Karadenizliyiz, bizim köy ve etrafından 5 kadar büyüğümüzü kaybettik.
  • Allah rahmet eylesin.
  • Ama şimdi iyi abi. Nasıl bir dünya olacak , nasıl ilerleyecek bilemiyorum ama bugün güzel geçsin! Ben çalışmayı seven biriyim, haber gelince aldım minibüsü çıktım. Biraz körelmişim, manevralarda zorlanıyorum 🙂
  • Güzel. Dünya eskisi gibi olmayacak, en azından bizler sokakları görmeden 5 ay yaşlandık. Artık dünyaya daha saygılı, daha duyarlı olacağız. Birbirimize daha dürüst, daha iyimser olacağız. Dünyanın mesajı bu koşuşturmayaca dur demekti ve de başardı!

Güzel günler dileyerek iniyorum sarı minibüsten.

Beyoğlu’na doğru..

Taksim meydanına çıkıyorum. İniyorum orada tek tük insan var, daha haberler hızlı yayılmamış veya insanlar hala daha çekiniyor sokağa çıkmaktan ama ıslak hamburger yapan bir mekan açık.

Yanaşıyorum oraya;

  • abi hemen açmışsın mekanı
  • vallaha açtık, 5 aydır evde hamburger yapıyorum biliyor musun 🙂 Biz de karar çıkınca çıktık ve dükkanı açtık.
  • Bir tane ıslak hamburger istiyorum. Yok yok iki olsun, bugün doyumu abartacağız 🙂

Nasıl iyi geliyor bilemezsiniz? Aylardır evde , hazır tavuk shnitzel yemiş ve özlemle Beyoğlu videoları izlemiş biri olarak bu özel gününün hatrına doya doya yiyorum.

Elimde hamburger yola devam ediyorum.

Asmalı Mescit’e geliyorum. Burası Ankara’da, ODTÜ’de okumuş biri olarak o kadar özel o kadar özel bir yer ki, iki haftada bir kaçarak gelip, kalabalık insanlarla enerjisini doya doya yaşadığım bir yer.  Karantinanın bittiği gün de onu görüyorum, mekanlar açılmış, masalar dolmuş, her tarafta bir uğultu, anason kokusu!

O sokaktan aynı heyecanla geçiyorum, aynı heyecanla o insanları teker teker dinliyorum. Konu aynı, uğultudan kaptığım o kadar sıkılmış ki insanlar içerde, evde neler neler yapmışlar ki , bu karantina nasıl geçti onu konuşuyor…

 

Ben yoluma devam ediyorum.

İçim kıpır kıpır. Sağı solu gözlüyorum. Sabah kahvaltısını heyecanla yapmış biri olarak , acaba öğlende ne var diye bakıyorum? Sonradan Gurmeler’in en iyi mekanlarından Antochia açık! Süleyman , aynı gülümsemesiyle, gel abi biz burdayız diyor ve bana efsane bir et şiş yapıyor. Yanında da bir duble rakı koyuyor. Hayır demiyorum, kendi de bir duble alıyor, sarılıyoruz biz bize. Karantinayı konuşuyoruz. Aylar süren süreci nasıl aştığını bana anlatıyor. Çok sıkıntılı geçmiş o dönemler, ama mekan aynı güzelliği, aynı lezzetiyle devam ediyor.

 Kız Kulesi’nin aşkı Galata Kulesi

Oradan çıkıyorum, Galata’ya doğru iniyorum. Gatala kulesi etrafındaki mekanlar da açık. Müzik malzemeleri satanlar henüz açmamış ama hazırlar.

Bir selfie çekiyorum Galata Kulesi ile. Üsküdar’daki aşkı kız kulesinden gelen biri olarak bana , “iyi ki geldin, iyi ki bitti bu dönem” bakışı atıyor!

Selamlıyoruz kuleyi, taş malzemelerine bakıyorum, tepesine, manzara izlenen balkonuna, üzerinde tarihçesini anlatan tabelaya… Sanki ilk defa görmüş gibi dokunuyorum, yaşıyorum yaşanmışlıklarını…

İniyorum sahile, araba yok. Haberleri yok sanırım. Galata köprüsünde, bir mekan yarı açık, yarı değil. Diyorum ki aç müziği de, biraz İstanbul olalım. İstanbul olmak, benim tabirim, bu karantina günlerinden biz her gün İstanbul olduk diyorum. Dolapta rakısı var, bir duble rakı getiriyor.

Karşımda Topkapı, diğer yanda boğaz, adalar. Biz diyorum , aylardır bu anı bekledik. Şarkı açıyor, Tarkan’ın ahda vefa albümünde, şarkı “ aşk bu değil mi” şarkısı.

O kadar iyi geliyor ki, elime bardak, karşımda Kadıköy, onlara içiyorum.

Bu dönemde tüm özveri ve emeği ile çalışanlara, aylar boyunca evde kalanlara, yepyeni insanlığa, yepyeni yaşantımıza, bize çok güzel bir ders veren bu adı “koca” kendisi “küçücük” dünyaya içiyorum!

Hayallere…

Hayalleriyle yaşayan insanlara!

 

Bugün benimle bir nebze de olsa dışarı çıkıp rahatlayanlara…

Olacak, dışarı çıkacağız, Boğaz’a bakacağız hep birlikte!

İstanbul’u yaşayacağız, Samsun’a, Adana’ya, Antalya’ya, Bodrum’a gideceğiz bu yaz hep beraber!

Bu bir hikayeydi, bir hayaldi, ama olacak, umut kesmeyin, evde kalın !

Sizleri öpüyorum, sevgiyle selamlıyorum!

Kandilli’deki evden selamlar

Ömürden Sezgin

12 Nisan 2020 / Kandilli / İstanbul

 

Ömürden Sezgin Kimdir?

Samsun Anadolu Lisesi’nin ardından, 2004 yılında ODTÜ Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun olmuş, 2007’de de ODTÜ Bilişim Yönetimi yüksek lisansını tamamlamıştır. 2004-2006 yılları arasında Robert Bosch’ta iş geliştirme mühendisi, 2007-2012 yılları arasında Marka Danışmanı olarak çalışan Sezgin; 2012- 2018 yılları arasında da Türkiye’nin lider alışveriş sitesi n11.com’un kurucu marka müdürü olarak görev yapmıştır.Kendini “Marka Mühendisi” olarak tanımlayan Sezgin, ortağı olduğu Goodjob araştırma ve danışmanlık firmasında, Türkiye’den güçlü markalar yaratmak adına danışmanlık yapmaktadır. E-ticaret , girişimcilik, kent markalar ve dijital pazarlama konuları üzerine konferans ve seminerlere konuşmacı olarak katılmakta, İTÜ Çekirdek ve Girişim Hareketi’nde girişimci mentörlüğü yapmaktadır. Sonradan Gurmeler topluluğu ve Gurmebüs adında sosyal girişimlerin kurucusu, TecrübEM, SeyahatnamEM ve Yerim Seni İstanbul kitaplarının fikir sahibi ve yazarlarındandır. 19 Mayıs’ın 100. yılı adına çok sevilen ve paylaşılan bir marş hazırlamıştır. “Hayal” adında bir kız babası olan Sezgin, hayat enerjisini isminden, ailesinden, ve toplumsal projelerinden almaktadır.

 

Yorum Yaz